2019 yılının şüphesiz en ses getiren filmlerinden biri ünlü yönetmen Quentin Tarantino’nun 9. filmi olan Once Upon a Time… in Hollywood filmiydi. Leonardo Di Caprio, Brad Pitt, Al Pachino ve Margot Robbie gibi ünlü isimlerin yer aldığı film olumlu ve olumsuz birçok yorum almıştı.
Filmde ön planda bir dönemin ünlü dizi oyuncusu Rick Dalton ve onun dublörü Cliff Booth’un hikayesi anlatılsa da arka planda ağır bir hippi kültürü eleştirisi var. Film boyunca Rick ve Cliff’i izlerken finalde gerçek hayatta Charles Manson’ın müritleri tarafından katledilen Sharon Tate’in hikayesine alternatif bir sonla karşılaşıyoruz.
Peki filmin dayandırıldığı konu olan Sharon Tate cinayeti gerçekte nasıl olmuştu? Bunun için öncelikle Charles Manson ve the Manson Family hakkında konuşmak gerekiyor.
Charles Manson Kimdi? Manson Ailesi Nasıl Ortaya Çıktı?
1934 yılında Ohio’da 16 yaşındaki bir hayat kadının bebeği olarak dünyaya gelen Charles Manson doğal olarak iyi bir çocukluk geçirememişti. Annesinin tutuklanması sonrası tek başına sokaklarda yaşamaya başladı ve hırsızlık yaparak karnını doyurmaya başladı. 18 yaşına geldiğinde hapse düşen Manson, 20 yaşında şartlı tahliyeyle dışarı çıksa da suç işlemekten uzak durmadığı için sürekli hapse girip çıktı.
Hapiste geçirdiği sürede insanları manipüle etmeyi iyi öğrenmişti. Ağzı iyi laf yapıyordu ve çevresindekileri sözleriyle etkilemeyi biliyordu. 7 yıllık hapis cezasının ardından 1967’de hapisten çıktı.
1967 yılı özellikle San Francisco’da hippi kültürünün zirve yaptığı bir dönemdi. Gitar çalmasıyla, süslü sözleriyle etrafındakileri kolayca etkileyen bir profil olan Manson, çoğunluğu kızlardan oluşan hippi gençlerle birlikte komün hayatı yaşamaya başladı.
Başlarda basit bir hippi hayatı yaşayan toplulukta işler Charles Manson’ın kendisini mesih ilan etmesiyle değişmeye başladı. Çok yakında ülkede ırk savaşı çıkacağı ve bu savaşta siyahların beyazları katledeceği gibi sapkın fikirlerini ailem dediği müritlerine aşılamaya başlayan Charles Manson etkisi altına aldığı insanların akıllarına cinayet fikrini sokuyordu.
Sharon Tate Cinayeti
6 Ağustos 1969 günü Charles Manson müritlerine katliam emri verdi. Emre göre zenginlerin yaşadığı bir bölgede rastgele bir eve girilecekti. 3 kişilik ekip ünlü yönetmen Roman Polanski ve onun oyuncu eşi Sharon Tate’in evini seçtiler.
Sharon Tate o dönemlerde 8,5 aylık hamileydi ve daha kısa bir süre önce doğum yapmak için Amerika’ya dönmüştü. 6 Ağustos gecesi dostlarını evine toplamıştı. Jay Sebring, Abigail Folger ve Voytek Frykowski Sharon’ın o geceki konuklarıydı. Evdeki kimse o gecenin son geceleri olduğunu bilmiyordu.
3 kişilik ekipteki isimler Susan Atkins, Charles Tex Watson ve Linda Kasabian’dı. İçeriye ilk olarak Susan Atkins girdi. Kendisini gören Abigail Folger onu ev sahiplerinin bir tanıdığı sanıp selam verdi. Daha sonra Tex Watson içeri girdi ve olaylar başladı. İçerideki herkesi yüz üstü yere yatıran müritler, hepsini sırayla vahşi bir şekilde katletmeye başladı. 8,5 aylık hamile olan Sharon Tate bebeği için merhamet dilese de Susan Atkins tarafından tam 16 defa bıçaklanarak bebeğiyle birlikte hayatını kaybetti. Ayrıca o sırada tamamen tesadüf eseri evin etrafında olan Stephen Parent isminde bir genç de saldırganların kurbanı oldu.
Cinayet ülke çapında büyük yankı uyandırdı. Sharon Tate’in kanı olduğu düşünülen kanla duvara yazılan yazılar nedeniyle bunun satanist bir grubun işi olduğu düşünülse de tüm araştırmalara rağmen cinayetin sorumlusu bulunamadı.
Bir türlü aydınlatılamayan cinayetin aydınlanması tesadüf eseri oldu. Farklı bir suçtan hapse düşen Susan Atkins, hapistekilere hava atmak için işlediği cinayeti anlattı. Olayı duyan polis Susan’ı hemen sorguya aldı ve olay yavaş yavaş çözüldü.
Manson ailesinin cinayetleri 6 Ağustos gecesiyle sınırlı kalmamıştı. Olaydan 1 gece sonra gerçekleşen LaBianca çiftinin cinayetinin ve başka birçok cinayetin ardından da onlar çıkmıştı. Charles Manson bu cinayetlerde kimseyi öldürmemiş olsa da azmettirme suçundan tutuklandı.
Manson ve arkadaşlarına en başta idam cezası geldi. Sonrasında toplumdaki Charles Manson hayranları tarafından düzenlenen kampanyalarla ceza idamdan ömür boyu hapse çevrildi. Tam 48 yıl hapiste kalan Manson, 82 yaşında hayatını kaybetti. Ömür boyu hapis cezası alan bir başka isim Susan Atkins ise 61 yaşında beyin kanserinden öldü.
Peki Böyle Bir Cani Nasıl Popüler Kültürün Parçası Oldu?
Başı boş ve çoğunluğu kızlardan oluşan 16-22 yaş arası gençleri kandırıp onları müridi haline getiren, sapkın fikirlerini yaymaya çalışan ve doğmamış bir bebeğin de dahil olduğu onlarca masum insanın ölümünden sorumlu birinin nasıl olur da hayran kitlesi olabilir?
Öncelikle Charles Manson etkileyici konuşmayı çok iyi biliyordu. Tüm ülkenin yakından takip ettiği bir davanın baş sanığı olarak katıldığı mahkemede yaptığı hareketlerle ve söylediği sözlerle dünya çapında etki yaratmıştı. İnsanlar böylesine canice fikirleri olan birinin idam kararını iptal ettirmek için kampanyalar düzenledi, hapiste olduğu sürede sayısız hayran mektubu aldı, hakkında birçok film yapıldı, gençken yazdığı şarkıları dünyaca ünlü grupların konserlerinde çalındı, yazdığı kitaplar satışa çıktı.
Nedendir bilinmez özellikle Amerika’da insanlar bu tarz kişileri ilah konumuna koyabiliyorlar işte. Başta Ted Bundy gibi birçok seri katilin hayatlarına bakarsanız benzer hayran kitlelerine rastlayabilirsiniz. Bu gibi durumlar insanların ne kadar kolay etki altına alınabildiklerini, toplumların ne kadar iki yüzlü tavırlar sergilediklerini açıkça ortaya koyuyor.