Football Manager 2020 Barcelona Kariyeri (2. Bölüm)

Sitemizde yer alan ilk Fm kariyer hikayesi olan Fm 2020 Barcelona kariyerine 1. kısımda başlangıç yapmıştık. Devre arasında kapattığımız hikayenin 2. kısmına geldi sıra.

Başlamadan önce sitedeki tüm Fm içeriklerine ulaşmak için Football Manager kanalımızı kullanabileceğinizi hatırlatmak isterim.

İlk Kupa

Transfer çalışmalarıyla geçen 20 günlük aranın ardından ilk maç Sevilla ile evimizde. Bellotti ve Everton’un takıma katılmasıyla yine dar ama hamle gücü yüksek bir takımımız var. Sevilla karşısına ideal ilk 11 ile çıkıyoruz. Tabi bacağı kırık de Jong’un yokluğunu saymazsak. Bu maçı kazanmak önemli çünkü Sevilla şampiyonluktaki rakibimiz Real Madrid’i ligde zorlayacak ender takımlardan biri. Yani bu maçı kazanarak büyük bir avantaj elde etme şansımız var. İstediğim transferleri yaptığım ve takımda kimse sakat olmadığı için maç öncesi fazlasıyla umutluyum bence bu maçı zorlanmadan alacağız diyorum. Ancak maç pek beklediğim gibi geçmiyor. Sürekli atak yapıyoruz ama bir türlü istediğimiz golü bulamıyoruz. Yeni transfer Belotti çok kötü bir maç çıkaran Suarez’in yerine oyuna girerken ilk defa Barcelona forması giyiyor. Aradığımız gol dakikalar 71’i gösterirken kornerden gelen topa iyi kafa vuran Samuel Umtiti’den geliyor. Bu golle rahatlasak da 8 dakika sonra rolleri değişiyoruz ve kornerden golü kalemizde görüyoruz. Çok önemli bir maçtan 2 puan kayıpla ayrılıyoruz. Moralim bozuluyor ancak bunu düşünmek için fazla zamanımız yok. 3 gün sonra Süper Kupa başlayacak.

Önceden sezon başında geçen sezonun lig ve kupa şampiyonlarının karşı karşıya geldiği tek maçlık bir organizasyon olan Süper Kupa, artık önceki yılın en başarılı 4 takımı arasında tek maç üzerinden yarı final ve final aşamalarını içeren bir organizasyon haline gelmiş. Maçlar da Suudi Arabistan’da oynanıyor. Bir tarafta Atletico Madrid Valencia ile karşılıyor, diğer tarafta biz ve ezeli rakibimiz Real Madrid var. Kazananlar finale gidecek.

İlk devrede sezonun açık ara en kötü oyununu oynayarak 0-0 berabere kaldığımız maç hala aklımda. Fakat bu kez maç deplasmanda değil, tarafsız bir sahada. Maçtan 1 gün önce Griezmann’ın sakatlık haberini alıyorum. Yeni transfer Everton ilk 11 çıkacak anlamına geliyor bu. Griezmann-Everton değişikliği haricinde klasik kadromuzla çıkıyoruz maça. Daha ilk dakikalardan baskıyı kuruyoruz ve çok geçmeden Lionel Messi sahneye çıkıyor. Çaprazdan vurduğu şutla kaleciyi avlıyor. Erken gol bulmak fazlasıyla memnun edici. Golden sonra oyunun hakimi yine biz olsak da 20. dakikada Kross’un frikik golüne engel olamıyoruz ve maç yeniden başlıyor.

Beraberlik golünden sadece 7 dakika sonra Varane’ın kendi ceza sahasında yaptığı pas hatasını iyi değerlendiren Messi, kendisinin ve takımının 2. golünü atmış oluyor. Bu golün Real Madrid’i düşüreceğini, farkı açacağımızı düşünüyorum. Üstünlük golümüzden sonra çeşitli ataklar yapıyoruz ancak sonuç alamıyoruz. Devre’nin bitimine birkaç dakika kala kontra atakla kalemize kadar gelen Benzema’nın ortasında Isco skoru yeniden eşitliyor. Tam devre bitecekken yenen bu gol beni oldukça sinirlendiriyor.

Soyunma odasında takımı azarlıyorum ve taktiğimizi aşırı hücuma çeviriyorum. Maç yeniden başlar başlamaz golü bulmalı, üstüne birkaç tane daha atmalıyız çünkü artık sabrım kalmadı. Sezon başından beri kadronun hakkını vermeyen bir oyun oynuyoruz artık bir şeylerin değişme zamanı. İkinci yarının başında beklediğim gol gelmiyor. 70. dakikaya girerken de değişen bir şey olmuyor. Üstelik bu süreçte kalemiz pek çok Real Madrid tehlikesi atlatıyor. Moralsiz bir şekilde beklerken Umtiti’nin orta sahadan yolladığı uzun pasa gelişine vuran Messi bizi yeniden öne geçiriyor. 80. dakikaya girmek üzereyiz ve artık avantajı kaybetmeye niyetimiz yok. Kalan 10 dakikada oyunu güzel tutuyoruz ve ezeli rakibimizi kupanın dışına iterek finale gidiyoruz.

fm2020-barcelona-real madrid
Fm 2020 Barcelona-Real Madrid

Alınan galibiyet bana takımın istediğim performansa gelmeye başladığını düşündürüyor. Messi’nin 3 gol atarak bize maçı kazandırması sezon başından bu yana yakalayamadığı ivmeyi ona kazandıracakmış gibi hissediyorum. Şimdi final zamanı ve rakip yarı finalde Valencia’yı 2-1 yenen Atletico Madrid. Real Madrid’i eleyip de kupayı kazanamamak kimsenin aklının ucundan geçmiyor. 3 gün sonra çıktığımız maça Rakitic’in 14. dakikada attığı golle çok iyi başlıyoruz. 32. dakikada Saul’ün kırmızı kart görmesiyle rakibimiz 10 kişi kalıyor ve rahatlıyoruz. İkinci yarıda Dembele’nin golüyle fark 2’ye çıkarken kupanın sapından tutuyoruz.

Ligdeki en güçlü 2 rakibimizi yenerek aldığımız Süper Kupa takımın havasını yükseltiyor. Sezonun ilk yarısındaki istikrarsız performans nedeniyle yönetimin bana karşı olan kuşkulu bakış açışı yerini güvene bırakıyor. Artık rüzgar arkamızda.

Erken Vedalar

Tahmin ettiğim gibi Süper Kupa’dan sonra iyi bir ivme yakalıyoruz. Ligde çıktığımız 3 maçı da kazanarak Ocak ayını lider olarak kapatıyoruz. Bu esnada kupa maçları başlıyor. İlk iki turda alt lig takımlarını rotasyonlu kadroyla rahat bir şekilde geçiyorum. Bu esnada Belotti Barcelona formasıyla ilk golünü atıyor.

Şubat ayının ilk maçında Valencia’yı ezerek 3-0 yeniyoruz. Bu esnada Real Madrid ve Atletico Madrid’in zirve takibi sürüyor. İspanya Kupası 5. tur maçında rakip ligin formda ekibi Levante. Rakip bu sezon zorluk çıkaracak potansiyelde olduğunu bana kanıtlamış olsa da maça ciddiyetten uzak bir şekilde çıkıyorum. Üst üste gelen galibiyetler özgüvenimi zirveye çıkardı sonuçta. Suarez ve Messi ilk 11’de yok. Zaten Messi 4 maçtır yok çünkü sakat. Maçta bir türlü üstünlüğü ele geçiremiyoruz. Hatta birçok gol tehlikesi atlatıyoruz. 90 dakikada gol çıkmayınca maç uzuyor. Sıkışık fikstürde en istemediğimiz şey! Uzatmalarda da bir şey değişmeyince penaltılara kalıyoruz. Rakitic’in 3. penaltıyı kaçırması sonucu avantajımızı kaybediyoruz ve Ruben Vezo’nun 5. penaltıyı da gole çevirmesi sonucu kupaya erken veda ediyoruz. Maçı önemsemeyerek kazanabileceğimiz bir kupadan elenmiş oluyoruz. Teselli sayılır mı bilmem ama Real Madrid de aynı turda eleniyor. Eh zaten lig ve Şampiyonlar Ligi varken kupayı kim takar…

Kupa’da yaşadığımız ufak çaplı faciadan sonra ligdeki ilk rakibimiz Sevilla. Bu oyunun hatası mı bilmiyorum ama fikstürde iki Sevilla maçı arası yok denecek kadar az. Bu detayın üzerinde çok durmadan maça hazırlanıyoruz. Kupadaki erken vedayı unutturacak bir galibiyet almak zorundayız. Messi birkaç haftalık sakatlığından sonra ilk defa ilk 11’de. Ligde orta sıralarda olan ve pek parlak sonuçlar alamayan Sevilla nedense bana karşı altın zamanlarındaki gibi oynuyor. İlk maçta olduğu gibi yine uzun süre üstünlük kuramıyoruz ve 70. dakikada yediğimiz golle geriye düşüyoruz. Maçın son anlarında tam galibiyet serimiz bitti diye düşünürken Messi sahneye çıkıyor ve takımı ipten alıyor. Sonuç olarak puan kaybetmiş olsak da galibiyet serimiz devam ediyor.

Sonraki hafta Eibar’ı 5-1 ile geçerek moral depoluyoruz ve bir sonraki hafta şampiyonluk yolundaki rakibimiz ve 1 puanla önümüzde yer alan Atletico Madrid ile karşılaşıyoruz. İç sahada olmanın verdiği güvenle çıktığımız maçta henüz daha 9. dakikada Messi’nin penaltıdan attığı golle öne geçiyoruz ve maçın geri kalanını üstün taraf olarak geçirip çok önemli bir galibiyet alıyoruz. Sonunda liderliği almış durumdayız. Artık kupadan elenmiş olmamız ve Sevilla maçlarında gelen puan kayıpları kimsenin umrunda değil ve Şampiyonlar Ligi başlıyor.

Son 16 turunda rakibimiz İtalyan ekibi Atalanta. Deplasmandaki ilk maçta gol bulmakta zorlansak da Rakitic’in 75. dakikada attığı golle avantajı elde ediyoruz. İtalya’dan mutlu dönüyoruz ve 3 gün sonraki lig maçımıza odaklanıyoruz. Rakip Real Madrid.

Süper Kupa’daki galibiyetimiz sonrası El Clasico’da psikolojik üstünlüğü ele geçirdiğimizi düşünüyorum. Bu yüzden maça oldukça rahat çıkıyorum. 99 bin seyircimin önünde galibiyet alacağımızdan neredeyse eminim. Maça iyi başlıyoruz. Real Madrid üstünlüğümüzü kabul etse de henüz skorda değişen bir şey yok. 40. dakikada kornerden gelen topu ağlarla buluşturan Pique dengeyi bozuyor ve soyuma odasına mutlu gidiyoruz. İkinci devre yine bizim kontrolümüzde geçerken Real Madrid’in bu kadar silik kalmasına şaşırıyorum. Marcelo’nun 56 dakikada kırmızı kart görmesiyle iyice oyundan kopan Real Madrid beraberlik için atak bile yapamıyor. Kalan dakikaları kontrollü bir şekilde geçiriyoruz ve çok önemli bir galibiyet daha alarak liderliği sağlama alıyoruz.

Avantajlı bir şekilde çıktığımız Atalanta rövanş maçı rahat geçiyor ve 4-1 kazanarak adımızı çeyrek finale yazdırıyoruz. Ligde üst üste aldığımız galibiyetlerle şampiyonluğun en büyük favorisi konumuna geliyoruz. Şampiyonlar Ligi çeyrek final kurasında rakibimiz Borussia Dortmund oluyor. Ligde erkenden rahat bir konuma gelmemiz sayesinde kalan maçlarda tamamen Şampiyonlar Ligi’ne odaklanacağımı ve bu sayede istediğimiz şekilde kupayı alacağımızı düşünmeye başlıyorum. İlk seneden Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak bana büyük kredi kazandırırdı.

Dortmunda maçı öncesi Getafe’yi 6-0 yenerek sezonun en farklı galibiyetini elde ediyorum. Frenkie de Jong uzun bir aradan sonra sahalara dönüyor. Ancak kadere bakın ki aynı maçta Pique’nin ayağı kırılıyor ve sezonu kapatıyor. Çok geçmeden Griezmann antrenmanda sakatlanıyor o da Dortmund eşleşmesinde yok. Ne olursa olsun çeyrek final aşaması da bir önceki tur gibi kolay geçmeli, sakatlarımız olabilir ama yerlerini dolduracak isimler var ve formumuz çok iyi. Signal Iduna Park’ta maça Pique’nin yerine Clement Lenglet, Griezmann’ın yerine de Everton ile çıkıyoruz. Maça iyi başlayan Dortmund 22. dakikada Haaland ile öne geçiyor. Bu golden sonra çabuk reaksiyon vermemizi bekliyorum ancak takım bir türlü atakları sonuçlandıramıyor. Ne kadar değişiklik yaparsam yapayım sonuç alamıyorum derken Rakitic’in uzaktan çektiği şutla beraberliği yakalıyoruz ve avantajlı bir şekilde İspanya’ya dönüyoruz.

Döner dönmez Granada deplasmanına çıkıyoruz. Takım yorgun olduğu için yedek ağırlıklı bir kadroyla sahadayız. Stoper kıtlığında olduğumuz için B takımdan Myumba ve Chumi’yi takıma dahil ediyorum ve maçta savunmanın göbeğine ikisini koyuyorum. Ansu Fati’nin 2 gol 3 asist yaparak coştuğu maçı 5-0 kazanıyoruz ve Dortmund rövanşına konsantre oluyoruz.

Skor avantajı bizden yana olsa da maçı 0-0 olarak düşünün diyorum oyunculara. Kendi evimizde ezici bir galibiyet alarak rakiplere göz dağı vermek asıl amacımız. Taktik olarak 2. taktiğimiz olan ikili forvet arkalarında Messi olan taktiği seçiyorum. Maçın ilk yarısı olabildiğince sessiz geçiyor. Şut neredeyse çekilmiyor. Ortada geçen bir oyun var ve mevcut skor bize yarıyor. Dakikalar geçtikçe birkaç cılız atak dışında bir olay olmuyor. Suarez ve Messi son derece faydasızlar değişiklik yapmam gerekiyor ancak kulübede sakatlıktan yeni çıkmış de Jong, çaylak Fati ve Belotti dışında fazla bir hamle imkanım yok. Maçın son bölümüne girilirken avantajlı skoru korumam gerektiğini, geri çekilmenin en mantıklısı olacağını biliyorum ancak gururuma yediremeyip atak yapmaya devam edin diyorum. Uzatma dakikalarına girildiği sırada sadece maçı izliyorum. Nico Schulz bir anda savunmanın arkasına sarkıyor, kaleciyle karşı karşıya kalıyor. Schulz’un vuruşu öncesi geçen 1 saniyeden daha kısa sürede düşündüğüm tek şey kalecimin topu çıkaracağı oluyor. Ter Stegen bunu çıkaracak, her zaman çıkardı ve bu macera böyle bitemez.

Kalecim kalesinden açılıyor, Schulz topa vuruyor ve büyük bir sessizlik çöküyor. Top tam köşeden ağlarla buluşuyor. Maçın bitimine çok az kala uzun süredir elimizde olan avantajı kaybediyoruz ve Dortmund’a kendi sahamızda eleniyoruz. Bir erken veda daha!

Fm 2020 Barcelona-B.Dortmund

Uzun süre anlamsızca ekrana bakıyorum. Bu şekilde elenmek çok acı. Üstelik finale çıkma sözü verdiğim kupada çeyrek finalde eleniyorum. Barcelona zaten İspanya Ligi’ni domine eden bir takım, buraya Şampiyonlar Ligi kazanmaya gelmiştim ve şimdi bu hedef uçup gitmişti. Yönetim büyük hayal kırıklığına uğradı.

Şampiyonluk Yolu

Şampiyonlar Ligi’nden elendikten 1 hafta sonra Osasuna deplasmanına çıkıyoruz. Suarez ve Messi’nin üst üste gelen golleri benim için bir anlam ifade etmiyor. Hatta asıl oynamaları gereken maçta sahada gözükmemiş olmalarına rağmen bu maçta şov yapmaları beni kızdırıyor. Maçı 4-0 kazanıyoruz ama her şey kocaman bir hayal kırıklığı gibi geliyor.

Ligde Real Madrid ve Atletico birer birer puanları bıraktıkları için arayı iyice açıyorum. Tüm maçları kazanmam halinde bitime 3 hafta kala şampiyonluğumu ilan edebilirim. Aynı zamanda 26 maçlık bir yenilmezlik serimiz var. Önceki hayal kırıklığımı unutup ligin kalanına konsantre oluyorum. Tabi gelecek sezon o kupayı eze eze alacağımızın sözünü kendime vererek.

Kalan maçlarının tamamı ligin orta ve alt sıra ekiplerine karşı. Kafamız rahat bir şekilde hepsini teker teker yeniyoruz. Belotti’nin hat-trick yaptığı maçta Vigo’yu 4-0 yenerek beklediğim gibi şampiyonluğu ilan ediyorum. Şampiyonluk camiayı sevindiriyor, galibiyet serimiz devam ediyor ve ligi Real Madrid’in 11 puan önünde 99 puanla tamamlıyorum. Sezonun ikinci yarısında aldığımız tüm sonuçlar şu şekilde;

Şampiyonluk sonrası yılın menajeri ödülünü alırken sezonun takımına damgamızı vuruyoruz. Ligde sezonun takımı ve istatistikleri;

Fm 2020 La Liga Sezonun Takımı

Geleceğin Takımı

Şampiyonlar Ligi hezimetini haricinde güzel bir sezon sona eriyor. Kiradaki genç yeteneklerimiz gelişiyor, altyapıya birçok yeni genç katılıyor. Takımdaki yaşlı yıldızlar sözleşmelerinin son senesine girerlerken Barcelona’da değişim rüzgarları yavaştan hissedilmeye başlıyor. Oyuncuları şampiyonluk için tebrik ediyorum, gelecek sezon yarım kalan hesabımızı kapatacağımızı söylüyorum. Önümüzde uzun bir transfer dönemi var ve gidecek gelecek birçok isimle uğraşmam gerekecek. Yönetim 91 milyon euro bütçe vererek sevindiriyor. Hemen transfer piyasasına dalıyorum. Bu takım seneye Şampiyonlar Ligi şampiyonu olacak…

Hikayenin 3. Bölümü için → Fm 2020 Barcelona Kariyeri (3. Kısım)

Tüm Seri:

Football Manager 2020 Barcelona Kariyeri (1. Bölüm)

Football Manager 2020 Barcelona Kariyeri (3. Bölüm)

Football Manager 2020 Barcelona Kariyeri (4. Bölüm)

Football Manager 2020 Barcelona Kariyeri (5. Bölüm)

Yorum Yapın