Formula 1’in son yıllarda özellikle ülkemizde popülerliğini kaybetmiş bir spor olduğunu söylemek yanlış olmaz. Türkiye’de yarışların şifreli kanala geçmesinden sonra izleyen insan sayısında önemli oranda düşüş yaşandı. Üstüne Türkiye Gp’sinin takvimden çıkarılması Formula 1’in Türkiye’deki popülerliğine büyük darbe vurdu. Bunun yanında dünya geneline baktığımızda yarışlarda eski rekabetlerin olmaması, yeni pilotların eskileri kadar ilgi çekmemesi gibi etmenler de Formula 1’in eski cazibesini kaybetmesine neden oldu. Durumun farkında olan F1 patronları da Netflix aracılığıyla Formula 1: Drive to Survive belgeselini çektirerek yarışlara olan ilgiyi arttırmayı hedefledi. Son yıllarda spor belgeselleri konusunda iyi iş çıkaran ve gün geçtikçe abone sayısını arttıran Netflix bu iş için en doğru adresti.
Küçüklüğünden beri pazar günleri yarış kaçırmayan, elinden geldiğince Formula 1 haberlerini takip eden biri olarak son 7-8 senedir bu organizasyondan fazlasıyla uzak kalmıştım. Yukarıdaki nedenlere ek olarak izlediğim son sezonda favori pilotum Felipe Massa’nın son turda şampiyonluğu Lewis Hamilton’a kaptırması da beni derinden üzmüş ve yarışlara karşı bir ilgisizlik duymama neden olmuştu. Zaten birkaç sene sonra Massa çok ağır bir kaza geçirip ölümden dönmüş, bir daha hiçbir zaman eski performansına ulaşamamıştı. Neyse asıl konuya gelecek olursak, Drive to Survive belgeselini Netflix’de görünce eski günlerin hatıraları aklımda canlandı. Sunderland ‘Til I Die bittikten sonra yeni bir spor belgeseli arayışında olduğum için bu belgesele bir şans vermek istedim. Her ne kadar belgesele başlamadan önce birçok olumlu yorum okumuş olsam da açıkçası bu yapıma çok büyük beklentiler beslemedim. Bir tanıtım filminden öteye geçemeyeceklerini düşünüyordum. Bu saçma düşünce belgeselin 5. dakikasına girildiğinde çoktan kafamdan silinmişti. Yıllardır aradığım fakat aradığımın farkında olmadığım bir şeyi izliyordum resmen!
Formula 1: Drive to Survive, F1 2018 sezonundaki olayları anlatıyor. Ağırlıklı olarak orta sıra mücadelesini konu alan belgesel serisinde Mercedes ve Ferrari gibi şampiyonluk mücadelesi veren takımların değil, hedefi 4. sıra olan takımların kapışmasını izliyoruz. Yarışlarda doğru düzgün ilk 10’a bile giremeyen, kimsenin ilgilenmediği pilotların arka planda kalmış hikayelerine, takım içi rekabete ve takım patronlarının yarış dışındaki çalışmalarına şahit oluyoruz.
Doğrusunu söylemek gerekirse fanatiklik derecesinde Formula 1 hayranı olduğum dönemlerde bile şampiyonluğa oynayanlar haricindeki pilotların hiçbiri umrumda olmazdı. Onlar benim için sadece birer isimdiler. Hatta sürekli arka sıralarda kalan pilotların neden hala yarışmaya çalıştıklarını düşünürdüm. Biliyorum salakça bir düşünce. Eh o yıllarda bir çocuk olmam, internete erişimimin bugünlere oranla çok kısıtlı olması ve yabancı kaynaklardan haber takip etmekten aciz biri olduğum için çok doğal aslında. Formula 1 benim için pazar günleri izlediğim yarışlardaki ön sıra pilotlarının kapışmasından ve spor gazetelerinin ayırdığı küçücük bir köşeden ibaretti sonuçta. Bu belgesel bana gridde yer alan 20 pilottan biri olmanın aslında ne kadar zor olduğunu, koltuk bulsan bile o koltuğu korumanın kolay olmadığını gösterdi. İlk sıradakilerin tur bindirdiği pilotun neden hala yarışmaya devam ettiğini, kazanılacak 1 puanın bile düşük bütçeli takımlar için ne kadar değerli olduğunu ve aynı takımda yarışan iki pilot arasında ne kadar büyük bir rekabetin olabileceğini artık anlayabiliyorum.
Daha da önemlisi bunları bir spor yazarından ya da belgesel anlatıcısından değil bizzat olayların içinde olan pilotlardan, takım patronlarından ve teknikerlerden dinliyorsunuz. Bu da yarışlarda uzaktan gördüğün, yarış sonrası denk gelirsen ufak bir röportajını dinleyebildiğin adamların kendi evlerinde ya da arabalarında yaptıkları samimi söyleşiler şeklinde gerçekleşiyor. Özellikle genç pilotların buralara gelmeden önce geçtikleri aşamaları ve gelecek hedeflerini dinlemek çok keyifliydi. Ayrıca Haas, Williams, Renault, Mclaren, Toro Rosso gibi takımların patronlarını dinlemek de işlerinin ne kadar çok farklı faktöre bağlı olduğunu, başarı kriterlerinin değişkenliği gibi etmenleri öğrenmenizi sağlıyor.
Sonuç olarak Drive to Survive, Formula 1’in kaybettiği cazibesini tekrar kazanmasına olumlu etkileri olacak bir belgesel serisi olmuş. Arka planda kalmış pilotların ve 1 puanı bile çılgınlar gibi kutlayan takımların hikayesine ortak olmak ve içindeki Formula 1 aşkını yeniden canlandırmak isteyen herkese bu belgesel serisini tavsiye ediyorum. Bu belgeseli izledikten sonra içimdeki Formula 1 hayranlığı yeniden ortaya çıktı ve artık yarışları düzenli olarak takip ediyorum. Tabi eskiye göre epey bir farkla. Artık yarışları Hulkenberg podyum hasretini bitirebilecek mi, Williams eski günlerine dönebilecek mi, Grossjean yine kaza yapacak mı, Haas puan alabilecek mi, Ricciardo yeni takımında kendini bulabilecek mi gibi sorulara yanıt bulmak için izliyorum. Şampiyonluk pek de umrumda değil. Zaten Mercedes domine etmiş ilgi çeken bir şey yok… (Leclerc bu oyunu bozar mı?)
Formula 1: Drive to Survive 2. Sezon Güncellemesi
Belgeseli ilk izlediğim dönemde yazdığım bu yazıyı geri dönüp bakınca biraz kısa tuttuğumu fark ettim. Artık düzenli bir Formula 1 izleyicisi olarak günümüz Formula 1 dünyasına hakimim diyebilirim. İlk sezonuyla bana ve birçok insana yeniden Formula 1’i sevdiren başarılı spor belgeseli Formula 1: Drive to Survive’ın 2. sezonunu da izlemiş bulunuyorum. İlk sezonun aksine canlı olarak takip ettiğim bir sezon olan 2019 sezonunu anlatan bu bölümlerini büyük bir heyecanla bekliyordum doğrusu. İlk sezon çıtayı epey yükseltmişti. Artık belgesele konu olan organizasyona yabancı da olmadığıma göre muhteşem bir sezon olacağından şüphem yoktu. Üstelik yeni sezonda Ferrari ve Mercedes gibi iki devin de belgesele dahil olacağını sezon öncesinden biliyorduk. 2019 sezonunun açık ara en dikkat çeken, en üstünde konuşulası yarışı olan Almanya Gp’sinde Netflix kameralarının Mercedes garajında olduğu bilgisi de çok büyük beklentiler yaratmıştı.
Bu büyük beklentilerin altında belgeselin 2. sezonuna başladım. Yazının bu kısmının Formula 1: Drive to Survive hakkında genel bilgi almak isteyen, daha önce bu belgeseli hiç izlememiş ya da 2. sezona başlama fırsatı bulamamış okurlar için spoiler vermemek adına biraz üstün körü değineceğim. Öncelikle eğer Ferrari ve Mercedes’in belgesele dahil olmasını büyük bir heyecanla bekleyen, özellikle Almanya Gp’sinin hikayesini görmek isteyenlere kötü bir haberim var; beklentileriniz karşılanmaycak. İlk sezondaki heyecanı bu sezona maalesef yansıtamamışlar. O çok merak edilen Almanya yarışı da Hamilton isimli arkadaşın talepleri doğrultusunda mümkün olduğunca traşlanmış. Yine de izlenir mi derseniz tüm olumsuzluklarına rağmen hala izlenilesi bir yapım olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Belki ilk sezondaki detayların gerisinde kalınmış olsa da Netflix’in işin kurgu kısmında yine çok başarılı olduğunu inkar edemeyiz. Yarış sahnelerini sonucunu bilsek bile izlemesi fazlasıyla heyecanlı. Çok az da olsa Vettel, Leclerc, Hamilton ve Bottas’ın belgesele dahil olması güzel olmuş. Tabi dediğim gibi çok detaylı bir şey beklemeyin bu isimlere çok az zaman ayrılmış, ağırlık yine orta sıra mücadelelerinde. Eh belgeselin adına bakarsak bunu normal karşılamak lazım tabi asıl amaç topun ağzındakilerin ve dev takımların hemen arkasın yerleşmek isteyenlerin hikayesini anlatmak.
Toparlayacak olursak 2. sezon kişisel olarak benim beklentilerimi tam olarak karşılamamış olsa bile izlemesi çok keyifliydi. Netflix’de izleyecek alternatif yapımlar arayışı içerisindeyseniz, spor belgesellerine ilgi duyuyorsanız bu muhteşem yapımı kesinlikle kaçırmamanız gerek. Ben içimdeki Formula 1 sevdasının yeniden alevlenmesini bu belgesele borçluyum. Her şeye rağmen Formula 1 hala çok güzel, çok heyecanlı ve içerisinde harika hikayeler barındırıyor.
Son olarak her ne kadar Covid-19 belası yüzünden dünya çapındaki diğer organizasyonlar gibi Formula 1 2020 sezonu da başlayamamış olsa da sitemizde yer alan ve önümüzdeki sezon hakkında detaylı bilgileri içeren F1 2020 Sezonu Öncesi Son Durumlar yazımıza göz atmanızı tavsiye ederim. Yeni sezonda takımların son durumu, pilot tercihleri gibi bilgilerin yer aldığı bu yazı eğer başlayabilirse -epey geçikmeli de olsa- 2020 sezonu hakkında ihtiyacınız olan tüm bilgileri içeriyor. Bu organizasyonu ilgiyle takip eden biri olarak en son bilgileri ve yarışlar hakkındaki yorumları elimden geldiğince bu sitede aktarmaya çalışacağım. Umarım siz de Netflix’in bu harika belgeselini beğenir, benim gibi Formula 1’den uzak kalmış eski bir takipçi olarak yeniden ilgi duymaya başlayabilirsiniz.
Daha detaylı bilgi için belgeselin IMDB sayfasına göz atabilirsiniz.
Belgeselle ya da Formula 1 ile ilgili herhangi bir yorumunuzu yorumlar kısmında bizimle paylaşabileceğinizi unutmayın!
Belgeseldeki intro sayesinde Ferrari uzun zaman sonra ilk kez sorunsuz bir pit yapıyor 😀 Belgeselin çekim kalitesi, kurgusu, seçilen diyaloglar vs. çok harika. Arkaplandaki gerilimli anlar, pilot rekabeti, büyük anlaşmalar vs. çok iyi işlenmiş. Ve bir de Steiner hayran sayısı artıyor belgesel sayesinde. 2. sezonu daha izlemedim. Ama eminim ki Mercedes’in Almanya GP’deki 1 dakikalık piti sırasındaki yaşananlardan çok büyük keyif alacağım.
Ferrari keşke hep böyle pit yapsa 🙂 2. sezonu ben de benzer beklentilerle izlemiştim ancak Almanya Gp’i çok fazla üzerinde durulmadan geçiştirilmiş maalesef.
Ah, büyük Mercedes lobisi…