Netflix’in Hakan Muhafız ve Atiye’den sonra Türkiye’deki son projesi olan Rise of Empires: Ottoman geçtiğimiz günlerde yayınlandı. İstanbul’un fethini yarı belgesel formatında anlatan yapım, çeşitli eleştiriler alsa da genel anlamda oldukça beğenildi. Özellikle oyuncuların büyük bölümünün Türk, dizi dilinin ise İngilizce olması büyük dikkat çekti. Bunun dizinin dünya çapında ilgi görmesi açısından önemli bir karar olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Dizi toplamda 6 bölümden oluşuyor ve bölümler 40-45 dakika aralığında. Ben de çoğu izleyen gibi kısa sürede izleyip bitirdim. Yarı belgesel şeklinde ilerlemesine rağmen akıcılık çok iyi sağlanmış. Bir diğer beğendiğim noktaysa sonu herkes tarafından bilinen tarihi bir olayı anlatmalarına rağmen bölüm sonlarında merak uyandırmayı çok iyi başarmışlar. Zaten bundan dolayı insanda tüm bölümleri arka arkaya izleme isteği oluşuyor.
Dizinin oyuncu seçimi hakkında konuşmak gerekirse ben kendi adıma seçimlerin çoğunu başarılı buldum. Başroldeki Cem Yiğit Üzümoğlu gerek İngilizcesiyle, gerek oyunculuğuyla Mehmed rolü için harika bir seçim olmuş. Fatih Sultan Mehmed’in karakterini çok iyi yansıtmış diye düşünüyorum. Ne abartılı ne de eksik tam olması gerektiği gibi bir Mehmed izledik. Dizide diğer öne çıkan isimler Çandarlı Halil Paşa rolündeki Selim Bayraktar ve Cenevizli paralı asker rolündeki Birkan Sokullu. İkisi de hem dil konusunda hem de oyunculuk konusunda çok başarılıydı. Zaten oyunculuklar genel anlamda çok beğenildi sadece Mara Hatun rolündeki Tuğba Büyüküstün seçimi eleştiri aldı. Bence onun da sıkıntısı kağıttan okur gibi konuşmasıydı görüntü olarak role uyduğunu düşünüyorum.
Dizinin genel hatlarından bahsettiğimize göre spoiler içeren bir inceleme yapabiliriz. İzleyicilerin “Son 5 dakikaya kadar Fatih İstanbul’u alamayacak sandım.” ve “Diziyi 2020 yılında İstanbul’da izliyor olmama rağmen İstanbul’un fethedildiğinden emin değilim.” gibi yorumları var. Gerçekten de İstanbul’un fethinin okullarda öğrendiğimizden çok farklı olduğunu görmüş olduk. Dünya tarihinde çok büyük bir yeri olan bu olayın bildiğimiz yüzeysel bilgilerin ötesinde birçok taktiksel ve psikolojik etmenle şekillendiğini öğrendik. Her şeyden önce olaylara objektif bir açıdan yaklaşıldığı için Bizans tarafının içinde bulunduğu duruma daha yakından şahit olabildik.
Mehmed’in çağın ötesinde dahice fikirleri var evet ama karşı taraf da bunlara karşılık verebiliyor. Bizans’ın kuşatmayı geri püskürtmek için Haliç’in girişine zincir çekmekten çok daha fazlasını yaptığını görebiliyoruz. Osmanlı, surları aşağıdan yıkmak için lağımcıları gönderdiğinde Bizans tarafı da yukarıdan bunu engellemek için kendi planını yapıyor. Osmanlı donanması karadan dolaşıp zinciri aştığında Bizans çaresizce sonunu beklemiyor karşı bir atak yapıyor. Yani ortada tek taraflı bir saldırı değil karşılıklı bir taktik savaşı mevcut. İki tarafın da zekice hamleleri var ve bu hamlelerin sonuçlarını bazen hava durumu, bazen kuşatma ve Konsantinopolis arasındaki tarafsız bölgede yaşayan Cenevizliler, bazen de şans belirliyor. Osmanlı için her şey güllük gülistanlık değil 10 katı insan gücüne sahip olunmasına rağmen karşıda hemen teslim olacak bir rakip yok. Ortada bir Haçlı birliklerinin desteğe geleceği söylentisi var. Batıdan gelecek bir destek Osmanlı’nın tüm avantajlarını ortadan kaldıracak. Bunun yarattığı psikolojik baskı orduyu yıpratırken, diğer taraftan Bizans’ın umutlarını taze tutuyor. Yani dizi hepimizin tarih derslerinden bildiğimiz şeyleri değil de savaşın kaderini etkileyen ancak fazla ön plana çıkarılmamış şeyleri ön plana çıkarıyor. Zaten öyle olmasaydı sonunu bildiğimiz bir diziyi bu kadar heyecanla izleyemezdik.
Tabi bu kadar yazdıktan sonra dizide fazlasıyla önemli bir yeri olan Cenevizli Komutan Giovanni Giustiniani’den bahsetmemek olmaz. Rise of Empires: Ottoman izleyicileri bu karakterin çok abartıldığını söylese de olayın aslına baktığımızda Giustiniani gerçekten de Osmanlı’ya büyük sıkıntı çıkarmış bir isim. Bizans’ın savaştaki en büyük kozu konumunda adeta. Başarılı savunma stratejilerinin çoğu ondan çıkmış. Ayrıca varlığıyla askerlere büyük motivasyon sağlayan bir komutan. Öyle ki kuşatmanın son anlarına doğru yaralanıp savaş meydanından taşınmasıyla beraberinde getirdiği askerlerin hepsi savaşı bırakıyor. Bu da Bizans’ın savunma gücünü tamamen bitiren bir olay oluyor. Kuşatma süresince Osmanlı’nın karşısındaki en büyük güçlerden biri olan Giustiniani, savaş alanından yaralı olarak ayrılsa da doğduğu ada olan Sakız Adası’nda hayatını kaybediyor.
Özetle Rise of Empires: Ottoman, Netflix’in Türkiye pazarında şimdiye kadar yaptığı en başarılı iş olmuş. Netflix’den böyle bir yapımın gelmesi, Türkiye’de bu işi yapmakta ısrarcı olduklarını gösterir. Ayrıca Türk dizilerinin dünya çapında izlenmesine ve Türk oyuncuların daha büyük işlerde yer almalarına katkı sağlayacaktır.